Basına ve Kamuoyuna
Doğu ve Güneydoğu Bölgesi Baroları 9 Temmuz 2016 Tarihinde Bingöl’de toplanmış, mesleki ve toplumsal sorunları tartışmış, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmıştır.
Kürt meselesinin çözümü konusunda yürütülen çabaların kesintiye uğrayarak yeniden çatışma ortamına dönülmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Türkiye’nin yakın tarihinin en yıkıcı çatışmalarının yaşandığı bu dönemde büyük bir toplumsal tahribat yaşandı. Artık sürdürülemez olan ve topluma rağmen yürüyen bu savaştan dönülmesi gerektiği açıktır.
Kürt meselesi ile direkt ya da dolaylı olduğu çok açık olan ve “düşmanları azaltarak, dostları arttırmak” şeklinde formüle edilen dış politikadaki söylem değişikliğinin, iç barış tesis edilmeden sonuca ulaşmayacağı ortadadır. Bu nedenle yeniden müzakere ve çözüm çabalarına dönüşün hayati önemede olduğunu hatırlatmak isteriz.
Toplumsal barışın tesisinin temel şartlarından biri hukuk güvencesidir. Özellikle siyasal ve toplumsal krizlerin yaşandığı dönemlerde hukuk güvencesi, bireylerin ve toplulukların güven ve barış içinde yaşamanın asgari koşuludur. Bu yönüyle toplumun geleceğe dair ümidini ayakta tutan yargı, maalesef bu işlevinden ve hatta kendi mensuplarının bile güvenliğini sağlamaktan çok uzak bir görüntü vermektedir.
Tam da bu noktada, karanlık bir olay ile katledilen Tahir Elçi’nin soruşturma dosyasında yaklaşık 8 aydır hiçbir mesafe kat edilmemiş olduğunu aksine kasıtlı haberlerle sulandırılarak gündemden düşürülme çabalarını kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. Sadece Tahir Elçi dosyasında ortaya konan idari ve adli pratik bile yargısal güvence anlamında gelinen noktayı açıkça ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin yakın siyasal tarihinin karakterini yansıtan faili meçhul cinayet ve gözaltında kayıplarla yüzleşme konusunda barış süreci ile birlikte çabalar ortaya konmuşken, yeniden başlayan çatışmalı süreçle birlikte gözaltında kayıpların başlamış olması toplumda derin endişeye sebebiyet vermiştir. Bütün girişim ve kampanyalara rağmen gözaltına alındıktan sonra tam 44 gündür kendisinden haber alınamadığı belirtilen Hurşit Külter ile ilgili toplumu tatmin edici bir cevap verilmemiştir. Bu konuda devlete ve siyasi iktidara objektif sorumluluğunu hatırlatıyor ve Hurşit Külter’in akıbeti hakkında kamuoyunu tatmin edici bir şekilde bilgilendirmeye çağırıyoruz.
Şırnak ve Nusaybin’de çatışmaların bittiği resmi olarak açıklanmış olmasına rağmen hala sokağa çıkma yasaklarının devam etmesinin, çatışmaların sonuçları ve hak ihlalleri konusunda kamuoyunun ve STK’ların tespitlerinin bertarafını amaçladığı açıktır. Yasakların bir an önce kaldırılarak, şeffaf, etkin ve sonuç alıcı soruşturma yapılması gerekmektedir.
Son dönemde özellikle siyasal saiklerle yapılan soruşturma, yargılama ve tutuklamalarda ciddi artış yaşanmıştır. Bütün bunların yanı sıra tutukluların soruşturma ve yargılamaların yapıldığı yerlerden çok uzak cezaevlerine nakledilmelerinin gerek tutukluların gerekse de avukatların savunma hakkını ihlal etmekte ailelere de ağır maddi ve manevi külfet yüklemektedir. Yakın zamanda Yargıtay 16. Ceza dairesinin SEGBİS yöntemi ile savunma alınmasının, savunma hakkını engellediği yönündeki kararını da hatırlatarak cezalandırma amacı taşıyan bu uygulamadan vazgeçilmesi konusunda girişimlerde bulunacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Yargıtay ve Danıştay üyelerinin tamamının üyeliklerinin yasal düzenleme ile sonlandırılması yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti nitelikleri ile açıkça çelişmektedir.
Devletin koruması ve hukuki güvence altında olması gereken hasta tutuklu ve hükümlüler meselesi tamamıyla yaşam hakkı ve insan onuruyla ilgili bir meseledir. Bu hayati sorununa çözüm bulma yerine meseleyi siyasal tartışmalara konu edilmesini kabul edilmez buluyoruz. Bu sorunun insan onuruna yaraşır bir şekilde bir an önce çözüm bulunması gerektiğini yineliyoruz.
Dokunulmazlıkların kaldırılması ve belediyelere kayyım atanması tartışmaları Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümü konusundaki iyice zayıflamış inancı hepten bitirecek niteliktedir. Siyaset kurumunu yargı eliyle tedip ve dizayn ve yerel yönetimlere vesayetçi yaklaşımların sonuçları hem siyaset kurumu hem de yargı için ağır olacaktır.
Son dönemlerde özellikle avukatlara dönük ve çoğu kez görevleri başında yapılan saldırı ve kötü muamelelerde ciddi bir artış olmuştur. Bölgemizde yaşanan hak ihlalleri konusunda avukatların hak arama yönündeki çabalarıyla doğrudan ilgili olan bu saldırılarılar bireysel olarak avukatlara değil avukatlık mesleğine ve barolara yapılmış olarak kabul ediyor her türlü hukuki mücadele içinde olacağımızı duyuruyoruz.
Daha önce Diyarbakır ve Van’da Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması kararı verilmiş, ilan edilmiş ve her türlü fiziki altyapısı hazırlanmış olmasına rağmen, mahkemelerin açılmasının ertelenmiş olmasının hak arama hürriyeti ve adalete erişim hakkının açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Daha önce ilan edildiği gibi Diyarbakır ve Van Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması ve faaliyete geçilmesi konusunda girişimlerde bulunacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
ADIYAMAN BAROSU AĞRI BAROSU BATMAN BAROSU
BİNGÖL BAROSU BİTLİS BAROSU DİYARBAKIR BAROSU
DERSİM BAROSU HAKKÂRİ BAROSU KARS-ARDAHAN BÖLGE BAROSU
MARDİN BAROSU MUŞ BAROSU SİİRT BAROSU