BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 17.11.2014 | Okunma Sayısı: 2772

                                     BASINA VE KAMUOYUNA

 

                 15-16 Kasım 2014 tarihinde Muş Barosu ev sahipliğinde gerçekleştirilen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Baro Başkanları toplantısında gündeme dair birtakım siyasal, toplumsal ve mesleki Sorunlar tartışılmış ve  yapılan değerlendirmelerin  kamuoyuyla paylaşılmasına karar verilmiştir.

               Bilindiği gibi Türkiye çok ciddi ve tarihi bir dönemeçten geçmektedir.  Siyasal ve toplumsal sorunların demokratik bir temelde çözümü gayesiyle bir süreç başlatılmış bulunmaktadır. Bu çerçevede başlatılan çözüm süreci belli bir aşamaya getirilmiştir. Ancak zaman zaman çeşitli nedenlerle süreç akamete uğramıştır. Bu süreçte bütün siyasi aktörlerin kullandıkları dile ve  argümanlara dikkat etmesi hayati önem arz etmektedir. Çözüm süreci Türkiye’nin en temel sorunu olduğu halde özellikle hükümet kanadının “ çözüm sürecine mecbur değiliz” tarzındaki yaklaşımları savaşın birinci derecedeki mağduru olan Kürt halkında ciddi endişeler yaratmıştır. Oysa çözüm süreci Türkiye’nin olduğu kadar Ortadoğu’nun da en önemli toplumsal uzlaşı ve barış projesidir. Bu projeye tüm Türkiye toplumunun ve demokratik tüm dinamiklerinin samimi bir şekilde destek vermesi ve kendi aralarında barış dilini kullanarak diyalog geliştirmeleri önemlidir. Günü kurtarmaya dönük takiyyeci bir yaklaşımla bu sorunun çözülemeyeceği hepimizin malumudur.

              Çözüm sürecinin tartışıldığı ve barış umutlarının arttığı bu dönemde siyasal iktidarın süreci sekteye uğratacak bir yaklaşımla “güvenlik paketi” adı altında konjöktürel yasal değişikliklerle  güvenlikçi bir anlayışı hayata geçirme teşebbüsü toplumda derin endişeler uyandırmıştır. Özellikle Rojava sınırında “güvenlikli bölge“ adı altında insanlardan arındırılmış tampon bölgelerin oluşturulması gibi polisiye tedbirlerle kökü derinde olan ve toplumsal ve siyasal bir özellik arz eden Kürt sorununun çözülemeyeceği tartışma götürmez bir geçekliktir. Diğer taraftan Kobani protestolarından dolayı meydana gelen ve yaklaşık 40 insanımızın hayatını kaybettiği 06-07 Ekim  olaylarının en önemli nedeni siyasi iktidarın güvenlikçi tedbirleri öne çıkartması ve kolluğun pervasızca bir tutum sergilemesidir.  

              Yıllardan beri avukatlar, çatı örgütleri olan Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, avukatların dosya incelemesi önündeki engelleri kaldırma yönünde bir uğraş vermiş olup bunda önemli ölçüde başarı sağlamışken; hükümet kanadının avukatların soruşturma evresinde dosya incelme yetkisini kısıtlama yönündeki yasal düzenleme çabası tarafımızca kaygı ile izlenmektedir.

             Sınır bölgemiz Kobani’de  yaşanan insanlık dramının tek sorumlusu olan DAİŞ’e Türkiye’deki belli odaklardan ciddi anlamda lojistik ve insan gücü yardımının yapıldığı aşikar olduğu halde; bu odaklara yönelik bu güne dek hiçbir idari yada adli işlemin yapılmamış olması siyasal iktidarı ciddi anlamda töhmet altında bırakmıştır.  

              Çözüm sürecinin ilke ve esaslarının tartışıldığı ve yol haritasının netleşmeye başladığı bir dönemde tamamen siyasi kaygılarla gözaltına alınıp uzun süre ceza evinde tutulan KCK mağdurları ile hasta hükümlülerin durumlarında bu güne kadar hiçbir iyileştirmenin yapılmamış olması çözüm sürecinin Kürt kanadında ciddi hayal kırıklığına yol açmıştır. Çözüm süreci ile barışa yönelik iradesini ortaya koyan siyasi iktidarın; Kürt sorununun bütün bileşenleri ile tarihsel bir yüzleşme içinde olması karşısında;  KCK mağdurları ve hasta hükümlüleri bu süreçte göz ardı etmesi ve bir iyileştirmenin içerisinde bulunmaması  ciddi bir paradokstur.

              İş kazaları konusunda dünyada başı çeken Türkiye’de özellikle son iktidar döneminde  ölümlü iş kazaları oranında ciddi bir artış gözlenmektedir. Kimi rant çevrelerinin ekmeğine yağ sürme kaygısıyla işçi sağlığı iş güvenliği tedbirlerinin tamamen göz ardı edildiği bir anlayış, iş kazalarından dolayı  meydana gelen ölümlere adeta davetiye çıkarmıştır. Evrensel ölçekte işçileri koruyan  mevzuat değişiklikleri Türkiye’de hiçbir kaygı gözetmeden hayata  geçirilinceye kadar işçi ölümlerinin önüne geçmek mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle insan hayatını önceleyen bir iş mevzuatı değişikliği hayati önem arz etmektedir.

        Bu gün 15 Kasım ve Seyit Rızanın idam edilmesinin yıldönümü. Bundan tam 76 yıl önce Dersim’ de meydana gelen katliamda Seyit Rıza ve arkadaşları idam edildi. Bu vesile ile bu direnişte hayatını kaybeden bütün insanları Seyit Rıza’nın şahsında anıyoruz.

           Filistin halkına yaptığı zulüm ve katliam yetmiyormuş gibi İsrail Devleti yakın zamanda Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya gaz bombalarıyla pervasızca saldırdı. İnsan hayatını ve inanç özgürlüğünü hiçe sayan İsrail’in bu pervasız ve şımarık tutumunu kınıyoruz.

        Basına ve kamuoyuna saygı ile duyurulur.15-11-2014

 

AĞRI BAROSU               BATMA BAROSU            BİNGÖL BAROSU             

 

BİTLİS BAROSU         DİYARBAKIR BAROSU         HAKKARİ  BAROSU               

 

MARDİN BAROSU          MUŞ BAROSU                 SİİRT BAROSU     

 

ŞANLIURFA BAROSU       ŞIRNAK BAROSU           TUNCELİ  BAROSU      

 

VAN BAROSU 

 

 

 

 

21.11.2024
AV. MUHAMMED ALPTEKİN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.