BASIN VE KAMUOYUNA
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1948 tarih 217 A(III) sayılı kararı ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ilan edilmiştir. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde 10 Aralık tarihi devletlerin İnsan Haklarına dayalı anayasal sistemlerini güçlendirme ve vatandaşların hakları konusunda farkındalık yaratma amacıyla çeşitli bilinçlendirme etkinlikleri ile kutlanmaktadır. Ülkemiz de 6 Nisan 1949 tarih ve 9119 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Resmi Gazete ile yayınlanması yayından sonra okullarda ve diğer müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve bu beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması kararlaştırılmıştır. Bakanlar Kurulunun bu kararı 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, kökleri köle isyanlarına, köylü hareketlerine vb. kadar uzanan büyük bir ırmağa benzeyen özgürlük ve eşitlik mücadelesinin normlaşan en kapsamlı metnidir. Beyannamenin ilk maddesi; “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” şeklinde hüküm altına almıştır. Bu maddeyi izleyen 28 madde kardeşlik zihniyetinin nasıl olması gerektiğini belirlemeye yönelik maddelerdir. Evrensel Beyannamenin ilan edilmesi üzerinden geçen 70 yıla baktığımızda ne yazık ki üye devletlerin devlet-insan ilişkileri ve insan-insan ilişkilerinde evrensel beyannamede belirtilen kardeşlik zihniyetini tam uygulamadıklarını üzülerek görmekteyiz. İnsan Hakları kavramına üye ülkelerce yeterli önem verilmemiş hatta İnsan Hakları kavramı çok tehlikeli bir kavram olarak sunulabilmektedir ve aradan geçen 70 yılda Evrensel Beyannameyi kabul eden üye devletler eliyle ağır İnsan Hakları İhlalleri de gerçekleşmiştir.
Komisyona üye ülkemizin de insan hak ve özgürlüklerin ihlallerine izin vermemesi ve birey özgürlüğünü daha yükseltmesi gerekmekteyken; hak ihlallerinde de artış olduğu görülmüştür. Özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının etkili bir şekilde kullanılmasına idari amirler tarafından izin verilmemesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmesi, ülke genelinde yüzbinlerce tutuklu ve hükümlü olması ve yine yüzbinlerce kişinin adli kontrol altına alınmış olması, ifade özgürlüğü kapsamında sosyal medyada kullanılan ifadelerin soruşturmalara konu edilmesi, bu kapsamda akademisyen ve gazetecilerinin gözaltına alınması ve bu uygulamaların kişilerin düşünce ve ifade özgürlüğünü etkili bir şekilde kullanmasını engeller duruma getirmesi gibi ciddi hak ihlalleri gerçekleşmektedir.
Bu düşünceler ışığında avukatlık kanununun 95. Maddesinin barolara “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak“ görevini verdiği bilinciyle ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin korunması ve kullanılması ve ihlal edilmesinin önlenmesi için tüm hak ihlallerinin takipçisi olacağımızı kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.
SİİRT BAROSU İNSAN HAKLARI KOMİSYONU